17 Şubat 2021 Çarşamba

Günlük No: 16

 Kimi doğum gününde yaş alır, kimi her sene 1 Ocak’ta. Bu ikinci kısımda yer alanları eleştirecek değilim tabii. Sonuçta herkesin matematiği kendine! 


Kimi insan kendisini büyüten olay ne zamandıysa o günü başlangıç kabul eder, hatta bazen bir mevsimin tamamını. Kimi insan hep aynı yaşta hissettiği o günü.


Kimi evlendiği öğleden sonrayı kabul eder de oturur yaş hesabına, kimi yeni hayatının ilk sabahı saydığı boşandığının ertesi günü uyanılan o yeni odada, o yeni perdeden sızan ışıkları. 


Bazısı internette dolaşırken ünlülerin eski ve yeni fotoğraflarının yan yana koyulduğu bir siteye denk geldiğinde fark eder büyüdüğünü. Mesela kalem kaşlı Gülşen Bubikoğlu’nun o siyah beyaz fotoğrafını görünce – ki bazı dillerde siyah beyaz fotoğraf gençlik demektir- hayranlığı aklına gelir de tebessüm eder o filmin o sahnesini hatırlayarak her seferinde. Hani şu, Tarık Akan’ın seyir hâlindeki minibüsün tepesinden kendisini sarkıtıp da cam kenarındaki tekli koltukta oturmuş dışarıyı izleyen kızı öpüverdiği sahne. Derken bir sonraki sayfada aynı kadının şimdiki küt saçlı babaanne fotoğrafı çıkar karşısına. Aynı kadrajda koşturan torunları olur; elinde alışveriş poşetleri, ayağında bir markanın 5 nokta ayak taban sistemli ayakkabısı… Anlar ki hayli vakit geçmiştir. Tamam şimdi de bir başka güzeldir o kadın. Evet, yine. Evet hâlâ. Ama vakit geçmiştir işte. Üstelik hayli! 


İnsan yaş aldığını türlü türlü vakitlerde anlar, türlü türlü durumlarda. Şüphesiz hepsi doğrudur, hepsi biricik. Mesela ben, Şubat gelince anlıyorum yaş aldığımı. Ve şükrediyorum, bu sene de ‘gördüm’ diye -hâlâ öyle mi bilmiyorum ama- kıvırcık saçlarını.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder